Clicky

Kurbiyet

Nefsimi yenemiyorum küsüyorum… Bana küsenler de  nefisleriyle problemli olabilir.. İyi ki müjdelenen cennette küsmek yok…

Kuş Sütü / Ahmed İhsan Genç

Bismillahirrahmanirrahim

Kul adım adım yola gelir, adım adım da yoldan çıkar. Gücendiğimiz insanlar oluyor değil mi etrafımızda? İlk bir kırılma peşinden önünü almaz isek bir soğukluk, sonrasında içten içe küskünlük, sonrasında adını duymaya bile tahammül edemeyeceğimiz derecede bir nefret, düşmanlık hali… Fıtrat ile zıtlaşma günahımızın kaçınılmaz neticesi bu oluyor. En büyük cezayı biz çekiyoruz. Hâlbuki muhatabımız gönlü salim, aklı başında bir insan ise çokluk senin yaşadıklarından habersiz oluyor. Doğrusu düşünemedi, bir hatalı söz, bir kıracak davranış sergiledi. Ama işte o kadar doğrusun. Sonrasında sen kendini alt üst ettin ben değil. Senin nefsin kendine oyun etti ben etmedim denilse yeridir…

Küçük bir sebebe ne büyük neticeler taktın böyle ey nefsim? Mahiyetinde dercedilen cihazatı kederli, lüzumsuz kulluğun zararına, Sahibinin (c.c.)  rızası hilafına böyle meşgul ettin. İhtilalci hissiyatın öyle maraz çıkarttı ki şimdi de önünü alamıyorsun…

Niye uzun tuttum bu girizgâhı, onu da anlatayım. Yemin ederek bir söz verildi. Sonrasında o yemin de inkâr edildi. Söz de başka bir şey bahane edilerek yutuldu. Üzüldüm. Allah’ım o kardeşimi de affet beni de diye dua ettim. Bu duayla iş bitti mi, nefsim gürültü etmeden durur mu? Nasıl böyle bir muameleye maruz kaldım diye ara ara kendimi yedim durdum. Sonrasında “Ya Rabbi, beni aldatmak için yeminli söz verdiyse Senin adaletine havale ediyorum. Yok, gerçekten yeminini hatırlamıyor ve bahanesinde de haklı olduğunu düşünüyorsa hakkım helal olsun.” dedim. Ve o girdaptan böylece çıktım. Mahiyet-i insaniyemi karartmaya, o mübarek cihazlara (kalp, zihin, hayal, hatıra) zulmedip kulluğundan geri bırakmaya hakkım yoktu. Bir-iki dakikalık hadiseye günlerce sürecek maraza bir hali sürdürmek Rabb’imin kulluğunda çok şeyler beklediği -her kulu gibi- bu kuluna yakışmazdı yoksa. Çok büyük bir yanlışa düşeceğime çok büyük bir hakikate Rabb’im inayeti ile kavuşturdu.

Evet kardeşlerim! Zanlar önü alınmazsa kırılmalara çevriliyor, kırılmalar küsmelere. O da yerin de durmuyor, küskün sahibini durduğu yerde bırakmıyor. Nefretin, adavetin kollarına teslim ediyor. Muhabbet için yaratılmış bir kalbe adavet sokmak kadar kişinin kendine edeceği bir zulüm olabilir mi? Zulmün girdiği bir kalb de bir daha âbâd olabilir mi, siz söyleyin?

Hiç mi küsmeyeceğiz, darılmayacağız? Mümin kardeşimin zarar gördüğüm o davranışından dolayı diyelim alayına, diyelim zannına (onu zavallı pozisyonuna sokan zannına) diyelim bağırıp kızmasına bu davranışlarına darılabiliriz. Ama o davranışların sahibine öncelikle nefsine mağlup düştüğü için acıyabiliriz. Kalbimize bu merhameti yerleştirip onun için dua edebiliriz. Kalp ve davranış selametini o kardeşimiz ve kendimiz için Rabb’imizden isteyebiliriz. Ancak kat’iyyen kardeşimizden küsemeyiz, kalbimize muhabbetinin ve merhametinin dışında bir duygunun girmesine izin veremeyiz.

Rabb’imiz kutsî kelamında biz mümin kullarını teşvik etmiş, mümin kardeşlerimizi bağışlamamızı bizlerden beklediğini açıkça beyan buyurmuştur. “Allah’ın sizleri bağışlamasını arzu etmez misiniz?”[1] ve yine “İçinizden bir daha kardeşlerine hak etmediğini düşündükleri için iyilik yapmayacağını söyleyenler böyle demesinler, bu hallerinden vazgeçsinler.” [Üstelik zikrettiğim bu ikinci ayetin sebeb-i nüzulu hiç birimizin kabullenemeyeceği, olmaz bu kadarı da dedirtecek, bir Sahabe Efendimizin hatası olduğu halde] ayetlerinde olduğu gibi…

Kurbiyete giden yol Rabb’imizin razı olacağı davranışları O’na karşı göstermekten geçer. Adım adım yaklaşırsın, öğrendikçe yaklaşırsın, yaklaştıkça öğrenirsin. Sana yakışmayan, O’na (c.c.) olan kulluğuna yakışmayan şeylerden de kendini uzak tutarsın.

Sana bir ömür verilmiş. Bu ömür ağacın bir sürü meyve vermeye namzet iken-işte merhum Ağabey’imiz örneği önümüzde duruyor- şimdi reva mı sen söyle? Meyvesiz kalsın, verse de tek tük olsun. Gümrah nimetler gümrah hediyeler Rabb’imizden… Cılız kulluk semereleri, tek tük ubudiyet neticeleri bizden öyle mi? Bunu mu demeye getiriyorsun ibretlik ömründe sergilediğin zavallı kulluğunla?

“Ya eyyüh-el insan ma garrake bi Rabbikel Kerim”[2] Bunca Keremiyle Kerim olduğunu gösteren Rabb’ine karşı seni aldatan nedir ey insan?

Haydi, hep beraber cevap verelim. Bu cevabı ömürler veriyor vermeye de devam edecek ta kıyamet sabahına kadar. Rabb’imiz cevabını düzgün verenlerden eylesin. Azlarımızı çok, gayretlerimizi ve niyetlerimizi gümrah ve bereketli eylesin

Bu muhasebe cümlelerinden sonra gelelim kurbiyet dairesine. Kurbiyet Rabb’imizin rahmeti ile rıza ve muhabbetine kulunu yaklaştırmasıdır. Bu yaklaştırma eğer nimet eğer bela ve musibette o halin muktezası olan o hale mahsus ahlak-ı peygamberiyi (a.s.) göstermekle tahakkuk eder. Başkaca bir yaklaşma yolu muhaldir. Efendimize (a.s.) uyduğumuz oranda Rabb’imizin bütün esmasından feyiz alıp edepli bir kul oluruz.

Bir kardeşim anlatmıştı. Bazen Rabb’im aklıma geliyor, yattığım yerden kalkıyorum demişti. Kardeşim yatarken Efendin gibi, kalkarken Efendin gibi kalk da O’nun (a.s.) ahlakıyla etrafındakilere muamele et de nasıl yaparsan yap, bütün hallerinde Rabb’inin huzurundasın. Huzur hallerinin cümle edebini birden kemalât-ı Ahmediye (a.s.) mektebinde bulabilir ve okuyabilirsin. Sairlerinde (etbaı mübarekin de) gördüklerin o denizden bir katre, o güneşten bir inikâstır sadece…

Cemalli Rabb’imizin (c.c.) yoluna cemalli kulunun (c.c.)  gittiğince gidilir zira…

Bir de kısacık zikredeyim bu cemalden nasipsiz güruhu. Bunlar biz müminler ailesi ile beraber iken kulluk ve şükür yolunu tutmayıp dünya hayatında rahmeti yaşayıp bütün bu rahmete gözünü kapayan dallin güruhudur. “Kel en’am belhum edall”[3] hayvan gibi de olamazlar, aşağıya giden eşrar mahlûklardır. Kur’an’ımızda ciğerleri kendilerine vaad edilrniş daha cehenneme gitmezden evvel yakacak bir ayet var. Bu kardeşinizi çok etkiler bu ayet: “Sizin bu Kur’an’ımızdan nasibiniz yalnız onu inkâr etmek mi olacak?”

Çok etkiler beni. Rahmetli Ağabey’imizin kulluk kemalâtını ve cemalini hepimiz biliyoruz. Yaşama hususunda gayretli gittikçe Rabbimizin güzelleştirdiği kardeşlerimizi de görüyoruz değil mi? İşte böyle milyonlarca kulunun ömürlerine ışık ışık, renk renk, cemal cemal düşen, böylesine onları nasiplendiren bu güzellikten bu ezeli ve ebedi kelam güneşinden nasibiniz yalnız o güneşe göz kapayıp inkâr etmek mi olacak?” manasına gelen nurefşan ayet…

İşte ömürlerini ziyan eden kendilerine yazık eden bu güruh nihayetsiz bir cemale karşı nihayetsiz bir çirkinlikle mukabele ettiler. Ömür ağaçları kurudu, meyve vermez o ağaçtan cehennemin odunları mahsulatını verdi.

Rabb’imiz böyle bir sondan bizleri sakındırıyor… Sakınan devamlı hidayetini isteyen, yol kazasına uğrayıp ebedi cemalinden mahrum kalma bedbahtlığından her daim korunma isteyen istikametli kullarından eylesin. Çok mühim bir husus zikredeceğim: Nihayetsiz suuda (yükseliş ve yaklaşmaya) giderken nazarını gaflet kaplasa bir anda düşer mi kul?  Düşüp de nihayetsiz bir sükûta (alçalıp ve uzaklaşmaya) duçar olur mu?

Hiç şüpheniz olmasın olur. Her bir adımda her bir yol alışta bütün gelenleri O’ndan (c.c.) bilmek, kendinde günah ve kusurdan başka hiç bir varlık görmemek. Güzelleştiren O, kemalât libasını giydiren O (c.c.). “Ben adi bir adamım, giydirdiği elbiseyi, o sırmalı kulluk hüllesini çıkartırsa ben nice olurum?” ahvalini son nefesine kadar tedirginlik ve korku olarak yaşamak. Unutma; kemal ve cemal aynanın değil. Ondan zuhur eden Cemil-i Layezâlindir. Sen sadece aynanın kirini pasını isini tozunu sahiplenebilirsin. Amenna ve saddakna diyelim…

Rabb’imize bizleri hidayet ettiği, yoluna koyduğu ve adım adım yakınlaştırdığı, Efendimiz (a.s.m.)’a ittiba ile şerefyab kıldıiğı için ezelden ebede HAMDOLSUN. Nuruyla nurlandığımız Kur’an nurlarının lemaatı adedince Efendimiz (a.s.m.)’a salatu selam olsun. Allah’a emanet olun. VELHAMDULİLLAHİRABBİLALEMİN…

Kurbiyete giden yol Rabb’imizin razı olacağı davranışları O’na karşı göstermekten geçer.


[1] Nur Suresi, 22. Ayet

[2] Infitar Suresi, 6. Ayet.

[3] Araf Suresi, 179. Ayet

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir