Clicky

Yıldız Tozları ve İnsan

Dr. Ahmed Uğur Çini

Pek çok edebi eserde ve temsilde kömür ile elmasın farkından bahsedilir. Elhak bu çok doğru bir benzetmedir. Çünkü mamulü aynı olan iki maddenin uygun şartlar altında ne kadar eşsiz olacağı temsil edilmektedir. Ancak diğer yandan gerçek fonksiyonu olarak elmas, altın gibi değerli unsurların değeri az bulunurluğundandır. Eğer elmas, kömür kadar çok olsa, kömür çok daha değerli olacak idi, çünkü yakıt olma özelliği onu öne çıkaracaktır.

Peki, bu kömür, altın, bakır, toprak, bunların hepsinin kaynağı, fabrikaları neresidir? Bunlar hangi fabrikalarda üretilmektedir? İnsan, medeni yaşam şartları geliştiğinde, midesini doldurma, çoluk çocuğa karışma gibi temelde hayvan nesli ile ortak ihtiyaçlarını aşıp gerçek medeni yaşam koşullarına ulaştığında, düşünen insan topluluklarının en çok merak edip araştırdığı nokta nereden geldik fikridir. Bu fikir de iki koldan incelenmektedir.  Bir kolu ilahiyat noktasında “Yaradanı” bulma, O’nu tanıma veya tamamen her şeyi inkâr ederek tesadüflerle açıklama gayretinden ibaret olan iki tartışma noktasından gelmektedir. Ancak işin özüne inildiğinde her şeyi tesadüfle açıklamaya çalışanlar dahi tartışmanın bir noktasında elbette “varoluşun temelinde bir mucize var” deme zorunluluğu hissetmekte,  ancak bunu bir inanca bağlama noktasında bunun getireceği yükümlülükten çekinmektedirler.

Diğer yandan müspet ilimler diye ifade edilen, matematik ve fen bilimleri de insan ve varoluşun nereden geldiği noktasında sürekli bir araştırma içerisindeler. 20. yüzyıl araştırmalarının sonucu olarak maddeyi tesis eden elementlerin oluşumu için dünyadaki hiçbir kaynağın yeterli olmadığı tespit edilmiştir. Güneşi inceleyen bilim insanları güneşteki yüksek enerjinin yalnızca en basit element olan hidrojen atomundan helyum atomunun üretildiğini ispatlamışlardır. Oysa helyum da hidrojen de dünya üzerinde gaz formunda olabildiği için katı bir maddenin tesisine imkân vermemektedir. Demek ki çok daha büyük enerji kaynaklarına fabrikalara ihtiyaç vardır. Araştırmalarına devam eden bilim insanları bir kısım elementlerin, güneşten çok daha büyük yıldızların içerisinde üretilebildikleri sonucuna varmışlardır. Ancak bu büyük yıldızlar dahi ağır elementlerin tesisine yeterli enerjiye sahip değillerdir.

Ortaokul yıllarından dahi bildiğimiz artı yükler birbirini iter, artı ile eksi birbirini çeker düşüncesini atom içerisine uyguladığımızda bu basit bilgi bize sonuç vermemektedir. Çünkü element çekirdeği artı yüklü protonlar ve bize öğretilen yüksüz (nötr) nötronlardan meydana gelmektedir. Peki, bunca artı yükü elementlerin çekirdeğinde bir arada tutan nasıl bir güçtür. Demek, ortaokuldan beri öğrendiğimiz fizik bilgisi burada çok yetersiz kalmaktadır.

Araştırma yapan bilim adamları daha ağır elementleri ancak süpernovalar ile açıklamaktadırlar, yani tüm elementleri gerçekleştirecek enerji ancak çöken veya belki yeni oluşan yıldızların içerilerinde var olabilmektedir. Biliyoruz ki vücudumuzda neredeyse her element mevcuttur. Belki şöyle de denilebilir, her birimizin ana mamulü yıldız tozlarıdır.

Bilim adamları yine ilk yaradılışı büyük patlama teorisi ile açıklamaktalar, yani her şey birbirine yapışık iken görünmez bir emirle hepsinin birbirinden ayrılma hadisesini tüm bilim insanları kabul etme noktasına gelmişlerdir.

اَوَلَمْ يَرَ الَّذ۪ينَ كَفَرُٓوا اَنَّ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ كَانَتَا رَتْقاً فَفَتَقْنَاهُمَاۜ وَجَعَلْنَا مِنَ الْمَٓاءِ كُلَّ شَيْءٍ حَيٍّۜ اَفَلَا يُؤْمِنُونَ

(Enbiya 30)

فَبِاَيِّ اٰلَٓاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ

(Rahman 16)

İnsanoğlunun en büyük vazifelerinden biri varoluşun sırlarını çözmeye gayret etmek, bir kısım sırlara vakıf oldukça yaşamın her mucizesi için Rabbine ayrı ayrı şükürde bulunmaktır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir