Bu zatın hikâyesini yıllar evvel Ahmed Ağabey’den dinlemiştim, bu hikâye bende çok derin izler bırakmıştır.
Bu zat Antep’te 70 yaşlarında 3 defa hac yapmış birisiymiş fakat sonrasında yoldan fena halde çıkıvermiş, hatta ulu orta, “Üç hac ettim, üç haccımı tanesi 5 kuruşa satıyorum, alan var mı?” diye söylermiş. Bundan ötesi kendini Allah zannetme şaşkınlığına bile düşmüş.
Günün birinde Antep’in gençleri bu zatı Ahmed Ağabey’e haber vermişler, “Ağabey bu adamın hakkından sen gelirsin, bir görüşsen” derlermiş. Ahmed Ağabey de bu ısrarlı isteklere karşı görüşmeyi kabul etmiş, ama şartlarının olduğunu ileri sürmüş ve şöyle demiş: “Bu adam fikirli mi, cerbezeci mi?” Bunun cevabı olarak gençler, “Fikirli bir insandır, görüşülebilecek birisidir” demişler. Bu cevap üzerine Ahmed Ağabey’e o adamı getirmek istediklerini belirtmişler, Ahmed Ağabey de “Ne o bizim ayağımıza gelsin ne de biz onun ayağına gidelim orta bir yerde görüşelim, yanına istediği kimseleri getirsin fakat sizler de dâhil olmak üzere bizim konuşmalarımıza hiçbir şekilde müdahale edilmeyecek” demiş.
Bunun üzerine görüşme yatsı namazı sonrası başlamış ve çok uzun sürmüş… Ta ki sabah ezanları okunmaya başladığı sıralarda 70’li yaşlarını yaşayan o zat henüz 30’lu yaşlarında bile olmadığını düşündüğüm Ahmed İhsan Ağabey’in önünde dört tarafına dönerek ve ellerini havaya kaldırarak tövbekâr olduğunu ilan etmiş ve sonrası hayatında da istikamet üzere yaşama gayreti ve çabası içerisinde bulunmuş.
İlerleyen yıllarda Antep’ten ayrılan Ahmed Ağabey, Antep’e geliş gidişlerinde bu zatı Antep’teki bir camiinin imamı Bilal Hoca’dan sorarmış. Bu Bilal Hoca bu zatla çok yakın temas halinde olduğundan bu iki zatı kolaylıkla buluştururmuş. Yine bir Antep ziyareti sırasında Ahmed Ağabey, Bilal Hoca’nın yanına varmış ve eski dostunu sormuş. Bilal Hoca hüzünlü bir halde, “Ağabey siz sağ olun, hacı amca göçtü.” deyince Ahmed İhsan Ağabey “Hayırdır, ne halde nasıl göçtü?” diye sorunca Bilal Hoca anlatmaya başlar: “Mutat geliş gidişleri olurdu, her gelişinde kahvesini hazırlardım, içer sohbet ederdik. En son gelişinde kahvesini hazırlamış kendisine ikram etmiştim ki bana, “Oğlum Bilal, hacı amcan gidiyor” dedi. Ben de “Hayırdır Hacı amca nereye gidiyorsun?” diye takıldım. Çünkü gayet iyi görünüyordu. “Lafımı kesme, yarınki sabah değil ondan sonraki günün sabahı bizim eve geleceksin, ben göçmüş olacağım… Tekfin, gasil ve defin işlerini sen yapacaksın.” Ben itiraz edip, “Hacı amca böyle deme üzüyorsun bizi” deyince bunun üzerine Hacı amca “Evladım amcana makamını gösterdiler.” deyiverdi ve ayrıldı. Ben de dediği günün sabahında evine vardığımda evlerinden ağıt seslerinin geldiğini işittim. Gerçekten Hacı Kimya amca ebedi âleme göçmüştü ve ben dediklerini aynıyla yerine getirdim. (Bilal Hoca’nın sözü burada biter.)
Ahmed İhsan Ağabey Bilal Hoca’dan bu hikâyeyi dinleyince içini tatlı bir hüzün kaplar ve oradan ayrılır.
Hocam Ahmed İhsan Genç bu hikâyeyi her anlattığında Hacı Kimya ile yaşadığı o günleri tekrar yaşadığını hissederdim.
13.02.2012, ÜSKÜDAR
M.KAMİL JİLİPTAY
Sözlük:
Cerbeze: Hakikati öğrenmek yerine, hakikati saptırarak haklı olduğunu kelime oyunlarıyla ispat etmeye çalışmak.
Tekfin: Vefat eden kimsenin kefenlenmesi işlemi.
Gasil: Cenazenin definden önce yıkanması