Clicky

Güneşe Çevir Yüzünü

 

فَانْظُرْ اِلٰٓى اٰثَارِ رَحْمَتِ اللّٰهِ كَيْفَ يُحْيِ الْاَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَاۜ اِنَّ ذٰلِكَ لَمُحْيِ الْمَوْتٰىۚ وَهُوَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ

Şimdi Allah’ın rahmetinin eserlerine bak! Yeryüzünü ölümünden sonra nasıl diriltiyor? Şübhesiz ki O, ölüleri elbette dirilticidir. Çünki O, herşeye hakkıyla gücü yetendir. (Rum Suresi 50.Ayet)

Allah’ın rahmet eserlerine bakınca anlıyoruz ki kâinatta ba’su badel mevt hakikatinin temaşa edilmediği, yeniden dirilişin gözlemlenmediği bir nesne yok. Yeryüzü ise içinde ve üstünde bulundurdukları ile bu hakikatin en bariz göründüğü mecra.

Toprak annemiz, bağrına gömülen tohumların neşvü nema bularak yeniden dirilişe sayısız örnekler sunduğu en münbit ve merhametli bir anne iken cevheri bi-paha olan insaniyet, eşcar ve nebatat çekirdeklerinden daha mı az değerli?

Sinema sahneleri gibi öncekinden sonra gelen her bir yaratılış karesi, bize bir önceki karedeki karakterlerin, olayların, merak unsurlarının nasıl da bedaat ve hikmetle, süresi Yönetmene malum izleyiciye müphem bir berzahtan sonra akışa gayet uygun bir şekilde fakat orijinal bir yankıyla nasıl yeniden dirildiğini hatırlatıyor.

Hayatı geriye doğru sardırıp hem enfüsi penceremizden içe doğru, hem de gittikçe evren kadar genişleyen afaki bir perspektiften tefekküre durduğumuzda, edilen duaların, salih veya gayri salih amellerin, ideallerin, niyetlerin.. hatta artık sadece tarihe emanetle kayıtlı zannedilen kültürlerin, ideolojilerin, göçlerin, savaşların.. veya sağlıksız beslenme alışkanlıklarından, çözülmemiş ruhi sorunlara, ufak bir nezaket sadakasından, alacaklısı olduğu kul haklarını cömertçe affedişlere kadar cümle eser ve eylemlerin en hassas ilahi bir hendese ile nasıl şaşırtıcı bir tarzda yeniden tekrar hayat bulduklarına hayretle şehadet edebiliriz..

Mevlana Hazretlerinin (kuddise sırrehu) dediği gibi: “Sana (güneşin) delili lazımsa, güneşten yüzünü çevirme.”

Madem bir harf, kâtibini göstermeksizin olmaz. San’atlı bir nakış, nakkaşını bildirmemek olmaz. Nasıl olur ki, bir harfte koca bir kitabı yazan, bir nakışta bin nakşı nakşeden nakkaş, kendi kitabıyla ve nakşıyla bilinmesin?

Risale-i Nur, 22. Söz

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir