Kâinat kitabındaki varlık ve hadiseler bize hal dilleri ile birçok mesaj verir. Bu mesajların en mühimi Allah’ın varlık ve birliğidir. Eşya ve hadiseler üzerinde tefekkür ettiğimizde ahiret âleminin varlığına dair de birçok delil görebiliriz. Örneğin insanın hayat safhalarını düşündüğümüzde onun her aşamada bir öncekinden daha geniş ve latif bir yerde barındırıldığını müşahede ederiz.
Başlangıçta birer hücre olarak anne ve babanın yumurtalıklarında, katı bir ortamda, hayat safhaları arasında en dar mekânda, 4-8 hafta boyunca kalır. Sonra anne karnında, önceki yerine göre daha latif bir ortam olan sıvıda yüzer. Burada mekânı daha geniştir ve ortalama dokuz ay gibi öncekine göre daha uzun bir süre kalır. Sonra dünyaya gelir. Burası anne karnına göre çok daha geniştir. Bulunduğu ortam da sıvıdan daha latif olan havadır. Burada ortalama yetmiş yıl kadar kalır.
Dünyadaki ömrü sona erdiğinde ahiret âlemlerine göç eder. Burada mekân öncekilerle kıyas kabul etmeyecek kadar geniş, kalınan süre ise sonsuzdur. Burada ortam öncekilerden çok daha latiftir. Eğer felah bulan müminlerden ise burada kendisi için hiçbir sınır ve kısıtlama yoktur. Gerçek hayat ve vuslat ancak bu âlemdedir.
İnsan hayatını bu şekilde dört safhaya ayırarak incelediğimizde her safhada öncekinden daha latif ve geniş bir ortamda ve daha uzun süreli olarak kaldığını görürüz. İlk üç safhada zaman ve mekânın giderek genişlediğini gözlem ve tecrübeyle biliyoruz. Ahiret âlemlerine ait bilgilerimiz ise naslardan kaynaklanıyor ve gayba iman kategorisinde ele alınıyor. İlk üç safhada tutarlı bir şekilde ortamın latifleşmesi, mekânın genişlemesi ve zamanın uzaması üzerinde tefekkür etmemiz, kalp ve aklımızı ahiret âlemlerinin genişliği ve bitimsizliğine dair haberleri kabule hazırlıyor. Bu tefekkür, bizleri ruhumuzun en büyük bir ihtiyacı olan ebedi saadete kavuşmak için gayret etmeye de teşvik ediyor.
Evet, âhirete nisbeten gayet dar bir sahife hükmünde olan rûy-i zeminde (yeryüzünde) hadd ü hesaba gelmeyen hârika sanat numunelerini ve haşir ve kıyametin misallerini göstermek ve üç yüz bin kitap hükmünde olan muntazam enva-ı masnuatı (sanatlı varlık çeşitlerini), o tek sahifede kemal-i intizam (mükemmel bir düzen) ile yazıp dercetmek; elbette geniş olan âlem-i âhirette latîf ve muntazam cennetin binasından ve icadından daha müşküldür.
(Risale-i Nur,10. Söz)
Sade, anlaşılır, sadece doğru hayat yaşamak için var olan ve samimi duygularla bu varlığına hizmet eden dergiyi bir solukta okudum. Refref dergisini baş ucumda tutulması gerekiyor diye düşünüyor ve öneriyorum…