Clicky

Zeytin ve Düşündürdükleri

Fıtratın çizgisi en düzgün, nakışı en süslüdür. Ona kudret kaleminden başka kalem karışırsa o güzelliğine gölge düşer.

Kuş Sütü

Endüstri devrimi sonrasında dünyamız hızlı bir değişime uğradı. Bunun neticesinde eski insanların bilmedikleri ve görmedikleri pek çok nimetten faydalanır olduk. Ancak bu kazanımlarımız yanında pek çok kayıplarımız da oldu. Yaşamsal konfor düzeyimizin artmasıyla şehirleşme oranı yükseldi ve dünyamız ciddi nüfus artışı ile karşılaştı. Modernleşmenin nimetlerinden bolca faydalanmaya başladık. Diğer yandan ise düşüncesizce Rabb’imizin bize hediye ettiği doğayı hızla tahrip etmeye başladık. Bunun sonucu olarak da teknolojinin faydalarından yararlanırken, değiştirdiğimiz dünyamızın da sıkıntılarını hissetmeye başladık.

Burada Kuran-ı Kerim’deki mealen “İncir (Tin) ve zeytine yemin olsun!”[1] ayet-i kerimesi dikkat çekicidir. Yüzyıllar, hatta bin yıllar geçmesine rağmen zeytin ve zeytinyağı hala en temel besin maddelerimiz arasındadır. Meyvesi acı olan zeytin ağacı, meyveleri işlendikten sonra hem çok sağlıklı hem de çok besleyici ürünler sağlamaktadır. Binlerce yıldır böylesi bir maddenin hala en nitelikli ve insan sağlığı açısından en faydalı olması gerçekten dikkate değerdir. İncir meyvesi de besin değeri açısından emsalsiz olduğu hepimizin malumudur.

Ancak günümüzde konut alanları açılması, maden sahaları ve benzer nedenlerle bu çok kıymetli ürünümüz özellikle memleketimizde büyük bir kırıma uğramaktadır. Özellikle son zamanda ortaya çıkan ekonomik krizler, Rusya-Ukrayna savaşı ve genel gıda krizleri, bu temel besin maddemizin önemini daha da belirgin hale getirmektedir. Buna karşılık, hiç bir hadiseden ders almayan insanoğlu burada da gerekli adımı atamamakta, zeytin sahalarımızın daralmasını üzüntü ile bizler de izlemekteyiz.

Önemli dünya düşünürlerinden Herman Hesse, bu değeri şöyle hissetmektedir: “Ağaçlar kutsal varlıklardır. Onlarla konuşmasını, onları işitmesini bilen, gerçeği de yakalar. Onlar öğretiler ya da hazır reçeteler öğütlemezler, onlar bireyi dikkate almadan, yaşamın en eski yasasını anlatırlar. Bir ağaç şöyle der: İçimde bir öz, bir kıvılcım, bir düşünce saklı, ben ölümsüz yaşamın yaşamıyım.

Fatih Sultan Hazretleri’nin ağaç kesimine idam cezası verilmesi için ferman yayınladığı rivayetler arasındadır. Beş yüz küsür sene önceki ecdadımız demek ki yeşile ve gerçek değerlerimize nasıl kıymet verdiği ne kadar dikkat çekicidir. Yine Hz. Peygamber’in: “Yarın kıyametin kopacağını bilseniz bile, bugün elinizdeki fidanı dikin!”[2] sözü sanki günümüz için söylenmiş gibidir. 

Allah Celle Celalühü yarattığı her şeyi bir denge üzerine yaratmıştır, yarattığı hiç bir eser üzerinde bir mizansızlık bulamayız. Rahman suresinde[3] mizandan bahsedilirken bizlere de ölçüyü şaşırmayın diye emir buyurulmaktadır.

Burada, her işimizde ölçülü olmak gerektiği gibi, Rabb’imizin yarattıklarından faydalanırken ve dünyamızdaki ürünleri kullanırken de ölçülü olmak gerektiğini belki düşünmemiz gerekecektir; her şeyde ölçü olduğu gibi, dünyanın nimetlerinden faydalanırken de ölçü, fıtratı (doğa dediğimiz) bozmama noktasında ölçü. Bozduğumuzu telafi ölçüsü, hepsi bizi daha iyiye götürecek ölçülerdir. Değil mi ki Rabb’imiz bizi bu arza halife kılmış, demek ağaca karşı, fıtrata karşı vazifemiz büyük. Cezamız da yaptığımız hatanın cinsinden oluyor. Binalar üstümüze geliyor hayat keyifsizleşiyor, bozduğumuzun cezasını beklemeden görüyoruz da, Allah beterinden muhafaza buyursun. İnsanoğluna, hususan insanımıza akıl ve fikir ilham ve ihsan etsin de bozduğunu tekrar düzeltme noktasında adım atma fiilini işlesin.

Günümüz kapital anlayışına uygun olarak zeytin alanları gerek maden havzaları açılması, gerek de konut projeleri ile git gide daralmaktadır. Bu da özellikle Ege ve Akdeniz iklimine sahip bölgelerimizde kuraklaşmanın ve belki ileride çölleşmenin önünü açacak çok zararlı bir fiildir. Avrupa, çevreye verdiği onca tahribattan sonra, yaptığı hatayı anladı ve giderek Avrupa memleketleri ve Kuzey Amerika tekrar yeşile bürünme noktasında büyük mesafe kat etti. Ancak eğitim düzeyi daha düşük olan Orta Doğu, Afrika ve pek çok geri kalmış veya ilerlemede problem çeken memleketlerde, tabiat kıyımı hızla devam etmekte.

Bu noktada, özellikle kutsal kitabımızda dikkat çekilen zeytine ayrı bir önem vermek, yetişebildiği toprak arazilerini genişletmek adına neler yapılabileceğinin araştırmalarını yapmak, hatta İstanbul ve çevre illerinde dahi acaba zeytin yetiştiriciliği yapılabilir mi bunun araştırmalarını yapmak belki memleketimize büyük hizmet olacaktır. İslam beldesi olan bu güzel memleketi, eski şanlı, maneviyatlı ve yemyeşil güzel haline getirmek, İslam’ın remzi olan yeşilin her yerde neşvü nema bulmasına çalışmak belki manevi hizmetlerin maddi görüntüsü olarak büyük bir hizmet olacaktır. Bu şekilde belki, göründüğü gibi olmayan memleketimizin hazin talihi dönmesi ile her yer yemyeşil olacak, maddi manevi bahar çiçekleri bahçelerimizde ve ruhlarımızda açacaktır.


[1] Tin Suresi, 1. Ayet.

[2] Buharî, el-Edebül-Müfred s. 168

[3] Rahman Suresi, 6-9. Ayetler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir