Clicky

Ziya Gökalp’in Bediüzzaman ile Hatırası ve Tespitleri

Bilindiği üzere Bediüzzaman Hazretleri İstanbul’a geldiğinde Fatih’te Şekerci Hanı’ndaki bir odaya yerleşmiş, kapısına da, “her suale cevap verilir, sual sorulmaz” diye çok iddialı bir tabela astırmıştı. İlim erbabından olsun farklı mecralardan olsun pek çok kimseler böyle garip bir iddiada bulunan ve Meşhur Molla Said ismiyle şöhret olmuş bu kimseyi merak eder soru sormak için ziyaret ederlerdi. Bu ziyaretçilerden bazıları da o dönem söz sahibi olan en şöhretli aydın ve siyasetçilerdendi. Bunlar arasında Athenagoras (o dönem İstanbul Ortodoks Patrikhanesinin Ekümenik Patriği), mason Emanuel Karasu ve Türk milliyetçiliğinin kuruculularından sayılan Ziya Gökalp de vardı. Ziya Gökalp o dönemde mecliste hem Diyarbakır vekili idi, aynı zamanda Darülfünun’da (İstanbul Üniversitesi) sosyoloji dersleri veriyordu. Aynı zamanda üniversitede okutulacak kitapları belirleyecek bir yetkiye de sahipti. Hatta kendisine milli eğitim bakanlığı dahi teklif edilmişti.

Şimdi anlatacağımız hikâyeyi de Ahmed İhsan Genç, Ziya Gökalp’in o dönem derslerine giren Tevfik isimli bir talebesinden bizzat dinlemiş.

Ziya Gökalp talebesine şöyle anlatmış:

“Molla Said’e soru sormaya gidenler arasında ben de vardım. Ben gece sabaha kadar çalışır, 40-50 suali liste yapar, yanına giderdim. Gittiğimde etrafı her taraftan soru sormaya gelen ziyaretçiler ile dolar taşardı. Sorularımı rahat sorabilmek için ortalığın tenhalaşmasını saatlerce beklerdim. Sonra yanına giderdim.

Bediüzzaman beni görür görmez şöyle derdi: “Ziya, felsefeyi bırak. Korkarım ki sapıtacaksın.”

Sonra devam ederdi, “Sen zihnen çok meşgul adamsın, aklına şu gelebilir der.” konuşmaya başlardı.  Ben elimdeki listeye bakardım, bir de görürdüm ki o henüz soruyu sormadan birinci sualimin cevabını veriyor. Sonra, “hatta aklına şu da gelebilir der” ikinci soruya geçerdi. Ben suallerimin hiç birisini daha sormaya fırsat bulamadan o bu şekilde sırasıyla bütün sorularımı cevaplandırırdı.”

Ziya Gökalp, Bediüzzaman ile ilgili tespitini ise bir gün talebelerine şöyle aktarmış:

Gençler, bütün şarkı satsan Molla Said’in bir parmağına değmez.” (Doğu’da yetişmiş bütün âlimlerin bilgilerinin toplamı onun ilmi yanında hiç kalır.)

Hikâyeyi nakleden Tevfik Efendi, hocaları Ziya Gökalp ile ilgili bir diğer hatırayı da Ahmed İhsan Genç’e şöyle nakletmiş:

“Biz hocamızın ders esnasında bir tavrına çok şaşardık. Hocamız ders esnasında ders anlatırken dersi gözünü sadece belli bir yere dikerek (odaklanarak) anlatırdı. Hocamızın bu garip tavrını merak eder, ancak bir türlü anlam veremezdik. Edebimizden de soramazdık. En sonunda aramızda anlaşarak bu durumu sorması için içimizden birisini tayin ettik. O arkadaşımız gelecek derste uygun bir zamanda sordu: “Hocam, siz dersi anlatırken gözünüzü bir noktaya dikiyor, ondan sonra konuşuyorsunuz. Bunun sebebini izah eder misiniz?”

Bu soru üzerine Ziya Gökalp şöyle cevap verir:

“Evladım, ben bunu takliden yapıyorum. Duymuşsunuzdur, Molla Said denen bir zat var. Ben vaktiyle ona gider, görüşürdüm. O konuşurken, gözünü bir noktaya diker öylece konuşurdu. Herhalde o baktığı yerden bir şey görüyordu. Ancak ben bir şey görmüyorum lakin belki ben de bunu başarabilirim diye onu taklit ediyorum.”

“her suale cevap verilir fakat sual sorulmaz”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir