Clicky

İbretli İki Rüya ve Ödenmeyen Borç

Yıllar evvel Ahmed İhsan Hoca’mdan dinlediğim ibretli bir rüyayı sizlerle paylaşmak istedim.

Hoca’mın kardeşinin bir kızı varmış. Buluğ çağına erme zamanlarında bu çocuk kanserden vefat etmiş. Cenazeyi Üsküdar’daki Karacaahmet Mezaristanı’na defnetmişler. Definden sonraki günlerde başlamak üzere bu kızcağız, teyze diye hitap ettiği bir yakınının rüyalarına girmeye başlamış. Bir dizi rüya görülmüş ve bu rüyalar, hem âlim bir zat olması hem de çocuğun amcası olması sebebiyle Hoca’ma anlatılmış. Ben bunlardan bir kısmını özellikle de çok ilgimi çekenleri burada nakletmek istiyorum.

Bir gece teyze olarak bilinen hanımefendi rüyasında bu yeni vefat etmiş genç kızı görüyor. Kızcağız, “Teyze gel,  seni kaldığım yere götüreceğim.” diyor ve teyzenin elini tutarak mezarlığa götürüyor. Kendi mezarının başına geldiklerinde  teyzesine, “Şimdi aşağı benim kaldığım yere gireceğiz.” diyor. Teyze baştan biraz tereddüt etse de kız teyzenin elinden tutarak beraberce mezarın içindeki basamaklardan kabrin içine giriyorlar. İçeri girdiklerinde çok aydınlık ve her tarafı çiçeklerle, çiçeklerden çelenklerle süslü çok güzel geniş bir oda ile karşılaşan teyze büyük bir şaşkınlıkla, “Kızım bu çiçekleri kim getirdi, buraya kimler koydu?” diye soruyor.  Kız da cevaben, “Teyze, sen bilmiyor musun? Bunları buraya siz gönderdiniz!” diyor.

Bu rüya benim aklımda bu kadarıyla kalmış.  Bu rüya kendisine anlatılınca Hoca’m da bu rüyada teyzenin gördüğü güzel çiçeklerin dünyadaki yakınlarının kızlarının vefatından sonra onun ruhuna göndermiş oldukları Kur’an-Kerim’den hatimler, sureler, vs. olduğu şeklinde yorumluyor.

Ama benim ilgimi çok daha fazla çeken bir diğer rüya bu anlatacağım olmuştu: Bu kız çocuğunun vefatından kısa bir süre sonra,  annesinin İstanbul’da büyük bir  iş adamı olan dayısı namaz kılarken ruhunu teslim ediyor. Ertesi günlerin birinde bu genç kız yine teyze dediği hanımefendinin rüyasına giriyor.  Rüyada teyzenin aklına geliyor, “Kızım, büyük dayın oraya geldi, onunla görüşebildin mi?” diye soruyor. Bu soru üzerine kız, “Evet, haberim var. Onu gördüm ama onunla beni görüştürmüyorlar, aramızda demir parmaklıklar var!” diyor. Teyze bu rüyayı ertesi gün kızın yakınlarına anlatınca onlar da soluğu Hoca’mın yanında alıyorlar. Hoca’m rüyayı dinledikten sonra  diyor ki, “Bu zatın birisine bir  borcu varmış, onun için onu hapsetmişler.” Bu rüya üzerine ölen adamın ailesi toplanıyor ve babalarının kime borcu olduğunu düşünüyorlar. Kimseye borcu olmadığı kararına varıyorlarken ölen şahsın hala hayatta olan ihtiyar annesi söze giriyor ve “Çocuklar, hani geçen senelerin birinde babanız Antalya’da bir adamdan bir arsa almıştı. Muamele bitince adam, “Ben sana burayı ucuza sattım, senden farkını istiyorum.” diye tutturmuştu da babanız, “Muamele bitti, yapacak bir şey yok!” demiş ve adamı başından savmıştı. Bunun üzerine de arsayı satan adam, “Ben de sana hakkımı helal etmiyorum!” demişti diye bu olayı naklediyor.

Bu hikâyeyi nenelerinden dinleyen torunları hemen Antalya’ya doğru yola çıkıyorlar ve arsayı satan adamı buluyorlar. Hala hayatta olan adama durumu anlattıklarında, “Evet, ben babanıza hakkımı helal etmemiştim!” diyor. Çocukları bir pazarlık sonrası adamı  razı ediyorlar ve adam hakkını helal ediyor. Ölen dayının çocukları dönüş yoluna koyuldukları günün gecesinde teyze rüyasında yine kızı görüyor ve kız, “Teyze, dayımı serbest bıraktılar, görüştük” diyor.

Bu hikâyeyi ilk dinlediğimde sene 1993 ya da 1994 idi, başta Hoca’m olmak üzere bu hikâyenin ahirete intikal etmiş kahramanlarına Allah rahmet eylesin…    

06.04.2022 Çamlıca/İSTANBUL M.Kamil JİLİPTAY 

Borçtan korkuyorsan (elinde olan ne varsa) hemen ödemeye başla ki, kendini esaretli bir zincirden kurtarabilesin.

Kuş Sütü / Ahmed İhsan Genç

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir