Clicky

Ümitvar Olunuz…

Ümit, iman ile memzuçtur.

Kuş sütü

Yarından, gelecekten ümitli olmak, ümitvar olmak, sanıldığı gibi boş ve kof hayallere dalmak, ya da safiyane düşüncelerle kuru beklentiler içine girmekten ibaret değildir. Bilakis o, tekemmül etmiş kâmil imana sahip bir kalbin imanî bir şuur ve marifetle, iman ettiği Zât’ı hakiki sıfatlarıyla tanıyarak “yarının” sadece O’nun tasarruf ve tedbirinde olduğuna tam kanaat sahibi olması ve yarın yaratılacak her şeyin ve her türlü neticenin Cenâb-ı Hakkın sonsuz kudretine nisbetle gayet kolay ve asan olduğuna tam bir itikad ve itimat sahibi olmasıdır. Bu yönüyle “Ümid”, Allah’a olan iman ve itimadın ayrılmaz bir parçasıdır.  İmanı kemale ermiş, Cenâb-ı Hakk’ı kemal sıfatlarıyla tanıyan mü’min kimse için bu aynı zamanda kategorisi çok farklı olarak değerlendirebilecek en yüksek tefekkürî bir ibadet cinsindendir.

Hazreti Yunus’u (a.s.) karanlık ve dağdağalı bir gecede, fırtınalı bir denizde koca bir balık tarafından yutulduğunda onu bir Kadir-i Rahime iltica ettiren ve güvenli bir şekilde kıyıya çıkmasını sağlayan ÜMİTTİR.

Hazreti Yusuf’u (a.s.) ıssız bir çölde yalnız ve terkedilmiş bir kuyudan çıkartıp Mısır’a aziz yapan ÜMİTTİR.

Hazreti İsa’yı (a.s.) tam öldürüleceği sırada Allah tarafından göğe yükseltilmesini sağlayan ÜMİTTİR.

Nemrudun ateşini İbrahim’in (a.s.) gül bahçesine çeviren ÜMİTTİR.

Bütün insanların en hayırlısı Hz. Muhammed (a.s.) Efendimiz’i Taif’te taşlandığı, yorulmuş ve incinmiş bir vaziyette iken karşısına bir üzüm tabağı ile köle Addas’ı çıkaran ÜMİTTİR.

Seyyit Onbaşı’nın Çanakkale’de savaşı kaybetmeye ramak kalmışken 275 kg’lık mermiyi tek başına kaldırtıp topun namlusuna sürdürten ÜMİTTİR.

Bütün bilimsel buluşların, teknolojik ilerlemelerin arkasında da insanoğlunun ÜMİDİ vardır, nice buluş ve keşif 100 başarısız denemeden sonra gelen 101. deneyde gerçekleşmiştir.

Evet, bütün gayretlerin, muvaffakiyetlerin hamurunda “ÜMİT”in mayası vardır.

Bunu çok iyi bilen harp ve savaş sanatının ustalarının yüzyıllar boyunca uyguladığı en önemli psikolojik harp taktiklerinden birisi de düşmanın ÜMİDİNİ kırıcı hile ve propaganda yapmaktır. Tarihi yüzlerce yıl öncesine dayanan, M.Ö 5. Yüzyılda Çin’de yazılmış bilinen en eski askeri savaş stratejisi kitabı “Savaş Sanatı” adlı kitabında Sun Tzu düşmanın ümidini ve moralini bozmaktan bahseder. Bu teknik daha sonra geliştirilerek yüzyıllar boyunca pek çok devletin ve gizli istihbarat örgütlerinin teknikleri olmuştur. Bu gibi kimseler halkın arasına girip onlardanmış gibi gözükürler ama düşmanın ne kadar güçlü ve yenilemez olduğunun propagandasını yaparak onları en baştan yenilgiye mahkûm bir hale getirirler.

Günümüzde de kapitali, maddeyi el geçirmeyi en birinci esas tutan küresel kapitalist güçler medya, sosyal medya, gazete, dergi, radyo televizyon gibi bütün araçlarla sistemin ve gücün tamamen kendi ellerinde olduklarını ve bu sistemin artık hiçbir şekilde değiştirilemeyeceği algısını insanlara pompalarlar.  Bu şekilde sistemin dışında kalan ve dünyada sadece “İYİLİĞİ” esas tutan az sayıda insanı da bundan vazgeçirmeye çalışırlar. Hatta o kimseler toplumda sürekli felaket tellallığı yaparlar, insanlara korku salar, endişeye sevk ederler. Saldıkları korku ile toplumun genelinde ileride olacak olaylara karşı menfi beklentiler ortaya çıkar. Gayret, himmet ve dua terkedilir. Sonra da olaylar gerçekten o şekilde meydana gelir. Ardından o kimseler ekranlara çıkarak “Bakın ben zaten demiştim” diyerek bu yaptığı işten övgüyle bahseder.

Asında olayların o şekilde meydana gelmesinin başlıca sebebi insanların o beklentiye girmeleridir. Çünkü beklentilerimiz de bir çeşit “dua”dır. Cenab-ı Hakk bir kutsi hadiste “Ben kulumun zannı üzereyim” buyuruyor. Bu; “Siz benden ne beklerseniz ve ne umarsanız ben olayları o şekilde yaratırım. Müsbet bekleyin, müsbeti umun,  o şekilde yaratayım. Olumsuz düşüncelere dalın, beklentilerinizi menfiye çevirin, o şekilde yaratırım” demektir. Yani bireysel hayatımızdaki olumsuz düşünce ve beklentilerimiz yarınımızı olumsuz etkilediği gibi toplumsal ve kolektif beklentilerimiz de toplumların yarınını etkileyecektir.

Bu durumu çok iyi analiz eden Bediüzzaman Hazretleri 1911’de Şam’da Emevi camiinde binlerce âlimin huzurunda verdiği meşhur Şam Hutbesinde İslam âleminin perişan durumunun en önemli sebeplerinden birinin “Yeis” yani ümitsizlik olduğundan bahseder. Yeisin bütün terakki, kemal ve ilerlemenin önünde en büyük engel olduğunu, ümitsizliğin kalbimize girmesi ve toplumda yayılmasıyla manevî güç ve kuvvetin kırılmasına sebep olduğu, az sayıdaki kuvvetlerin çok büyük kütleli toplulukları bu sayede kolayca yendiği ve yönettiğinden bahseder. Bu durumun panzehiri ise ümidimizi tazelemek, Allah’a tam bir itimad sahibi olmak ve bütün gücümüzle gayret göstermektir. (1)

Beklentilerimizin hayatımıza olan etkileri bilim adamlarının da dikkatini çekmiş ve onları bu alanda pek çok çalışmaya sevk etmiş, bu konuda somut olarak da önemli sonuçlara ulaşmışlardır. Sosyolog Robert Merton 1948 yılında Pygmalion Effect adı verilen bilimsel çalışmasında kişiler üzerinde olumlu beklentilerin olumlu, olumsuz beklentilerin ise olumsuz sonuçlara yol açtığını ispatlamıştır. Bu sürece de “kendini gerçekleştiren kehanet” adını vermiştir. 1968’te Rosenthal ve Jacobson ise pygmalion etkisini sınıf ortamında öğrenciler üzerinde denemişler ve bu çalışmaya da “Sınıftaki Pygmalion Etkisi” demişler ve beklentilerin olumlu ve olumsuz etkilerini öğrencilerin başarıları üzerinde gözlemlemişlerdir. (2)

Sonuç olarak diyebiliriz ki, içinde bulunduğumuz dünya hayatındaki imtihanımız gereği hepimiz zorluklarla, sıkıntılarla ve darlıklarla karşılaşıyoruz; bireysel olarak da toplum olarak da. Bize düşen ise şuurlu bir iman ve marifetle tekemmül ederek yarının sahibinin sadece Allah olduğunu bilerek hiç yılmadan gayretle çalışmaya devam etmek, kudret-i ilahiyenin kış içinde yazı, yaz içinde kışı yaratabileceğini ve bunun O’na çok kolay olduğunu hiç aklımızdan çıkarmamaktır. Bu aynı zamanda bir iman ve itikad biçiminden ayrı olarak “kul olmanın” ve “kulluğun” zarif ve ince bir nüktesini içermektedir. Bunu başarabilen birey ve toplumlar yarınlara Yunus aleyhisselam gibi güvenle çıkacaklardır.

  1. Hutbe-i Şamiye, Risale-i Nur Külliyatı
  2. Pygmalion Etkisi ve Liderlik, M. Özan&S. Gündüzalp, Munzur Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Cilt 5, Sayı 9.

Asında olayların o şekilde meydana gelmesinin başlıca sebebi insanların o beklentiye girmeleridir. Çünkü beklentilerimiz de bir çeşit “dua”dır. Cenab-ı Hakk bir kutsi hadiste “Ben kulumun zannı üzereyim” buyuruyor. Bu; “Siz benden ne beklerseniz ve ne umarsanız ben olayları o şekilde yaratırım. Müsbet bekleyin, müsbeti umun, o şekilde yaratayım. Olumsuz düşüncelere dalın, beklentilerinizi menfiye çevirin, o şekilde yaratırım” demektir. Yani bireysel hayatımızdaki olumsuz düşünce ve beklentilerimiz yarınımızı olumsuz etkilediği gibi toplumsal ve kolektif beklentilerimiz de toplumların yarınını etkileyecektir.

One thought on “Ümitvar Olunuz…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir