Clicky

Bir Besmele Tefekkürü

İslam’ın nişanı ve baş cümlesi, ilk mesajı ve ser levhasıdır بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ” BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM. En çok tekrar edilen sembol bir cümledir. Her şeyi açan, başlatan ve anlamlandıran bir özelliğe sahiptir. Öyle bir mana derinliği vardır ki kimi ulema Kuran besmelede münderiçtir derler. Yani besmele bir Kur‘an’lık manayı içerir. Kuran ise dört esas üzere gider. Onlar Tevhid, Risalet, Haşir, Adalettir. Bu dört esas besmelenin ana temasıdır. Çünkü bismillah Tevhid ve Risalete, Rahman ve Rahim ise haşir ve adalete bakar…

Bu meşhur veciz ve mu’ciz cümlenin üzerinde düşünürken pek çok merak yaklaşımı da beraberinde fikri takip yapıyor. Anlamayı zenginleştirecek sorgulamaları destekliyor. Bir soru üzerinden hareket etmek istiyorum. Belki pat diye akla gelmiş çiğ ve dağınık kalmış bir soru olacak fakat hamlıklarına hoş görüyle bakmanızı rica ederim. Maksadım yakalamaya çalıştığım ulvi hakikatlerin içimi aydınlatmaya matuf nurlarıdır, yırtık elbisesine bakılmasın.

Üzerinde duracağımız sorumuzu şöyle belirtelim, birini düşünün ki karşısındakilere kendini kabul ettirmek üzere söze başladığında ilk cümlesinde ve ilk mesajında iddialı bir üslupla, çarpıcı anlatımlarla, güçlü ifadelerle ve cümlelerle başlamak yerine yumuşak ve güya zayıf tarafını ele verircesine söze giriş yapar. Baskın kelimelerle, tesirli sözlerle karşısındakileri etkisi altına alması beklenirken gayet mülayim ve naif bir yaklaşımla hitap eder. Bu tavrı sergilemek özel bir durum olmadığı ve başka maksatlar güdülmediği takdirde düşündürücü sorular üretmek için yeterli değil midir? Hele hele bu bir ilah olsa neden kudret ve kuvvet, azamet ve celadetinden değil de daha söze başlar başlamaz merhametli ve bağışlayıcı, şefkat ve müsamaha sahibi gibi sıfatlarla ilk emirde kendini tanımlar ve öne çıkarır? Haşa!.. Bunun bir taktik ve üslup hatası olduğunu söylemek herhalde kutsi ve münezzeh, sonsuz bir ilim sahibi zat için muhal ve mümtenidir. Peki, neden böyle sanki insanlara elini açık ediyor veya üzerine yürüyecekleri en verimli konunun şifresini, yakalanacak zayıf noktasını veriyor? Çünkü O bunu bilerek yapıyor. Çünkü insanların tuzaklara girmeye, bataklıklara düşmeye ne kadar elverişli olduklarını iyi biliyor. Kendi yarattığı kulu, abdi olan varlıktan yüz kere hadden aşsa, huduttan çıksa, tövbeler bozsa, isyanda dağları titretse yine de ümit kesmek istemiyor. Döner, anlar, beni anar diye rahmet ve şefkatle bekliyor.

Ulûhiyetini Rahman ve Rahim sıfatlarıyla tanıtan Zat bize bu ilk mesajıyla ne demek ne anlatmak istiyor? Büyük, yüksek ve yüce sıfatların kendinde toplandığı o Zat-ı Akdes en şedit, en celil, en kavi ve en ürpertici sıfatlarla insanların başta azamet-i kibriyasıyla yüreklerini düşürmek ve teslim- i silah ettirecek korkuyu içlerine salmak, onları tehdit ve te’dip ile teslime mecbur etmek varken neden RAHMAN ve RAHİM olarak kendini ifade eder?

Herhalde buna cevap verecek yine kendi zat-ı uluhiyetidir ki ilan etmiş; “Rahmetim gazabımı geçmiştir.” Yani size öyle bir fırsat gösteriyorum ki bunu fark edesiniz diye evvela ilk sözde Rahman ve Rahim isimlerimi sizin önünüze seriyorum demektedir. Ve işte size sonsuz tükenmez bir cevher bunun kıymetini bilerek bana yaklaşın ve manasında inkişaf ederek haliniz, hayatınızı şekillendirin diye beyan buyurmaktadır.

Besmeleye bakacak olursak üç düğümlü, üç kutsi, üç katmanlı isimler mecmuasıdır. Bunu kâinat, arz ve insan üzerinde seyrederken nice sırları aralayan mahiyetini ehl-i besmeleden dinlemek gerektir ki boyumuzu aşan takatimizin fevkinde işlere girişmeyeceğiz… Yalnız şunu deriz ki Rahmanürrahim olan Rabbimiz bize kendini tanımanın ve hayatı anlamanın, kâinatı okumanın inceliklerini anahtar gibi özet ama fonksiyonel bazı kelimât-ı mübarekede yerleştirmiştir. İşte bunlardan biri belki birincisi de besmeledir. Besmele insanı merkeze koyarak bir iman nazarı inşa eder ve kâinatı kuşatan Rububiyete karşı yolunu kolaylaştırır. Belki RAHMAN ve RAHİM tecellilerinin en has dairesinin insanın varlığından başlayarak nihayetsiz dairelerin müntehasında öyle bir teslim ve teemmüle ulaştırır ki arşı ferşle, ferşi arşla bağlayan bir bağ ile kalb-i insanı arş-ı rahman ile bu cümlede birleştirir… 

Ve yine RAHMAN ve RAHİM isimleri öyle ihatalı bir âzamiyeti taşıyor, Rububiyetin en cüz’i tecellisinden en küllisine kadar rehberlik eden, dayelik yapan, onu kuşatıp kollayan, kâinat nezdinde nasıl bir ihtimam ve itina ile konumlandığını gösteren ve bununla şefkat ve merhametin kucağında taşınan şu gafil insana cennet gibi bir hazinenin besmele gibi bir anahtarını eline verilmiş ki iman, itaat ve teslimiyet ile bütün varlığın üstüne çıkabilsin, her kapıyı açabilsin ve her yerde saygıyla yolu açılıp gezebilsin. 

İşte besmele üzerine deryalar kadar olarak söylenen, yazılan sırların ucu bucağını ihatadan aciz olduğumuzu belirterek sadece bir damlacık tefekkürümüzü izhar ettik. Kusur bize, kıymet ve kudret besmeleye, besmelenin sahibine aittir. Hakikat-i besmeleden istifade edebilmek niyazıyla…                                                                                   

26 MAYIS 2022 / ÇEKMEKÖY

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir