Çocuk, “Ressam olmak istiyorum.” dedi büyük bir tuvalin önünde durup resme son fırça darbelerini dokunduran kişiye. Ve devam etti.
“Çok güzel resimler çizmek istiyorum. Her şeyi çizmek istiyorum. Resmetmek istiyorum.”
Adeta yerinde duramıyor, hoplaya zıplaya ressam olmak istiyorum diye nefes nefese heyecanını dile getiriyordu. Bir ara durdu fakat hala göğsü inip kalkıyordu. Nefesinin ritmi yerine geldikten sonra yanındaki kişiye dönerek parlak gözler, pembe yanaklar ve dikkatli çehreyle sordu.
“Peki nasıl?”
Bir ara sessizlik oldu. Sadece çocuğun nefesi duyuluyordu. Bu arada ressam resmini bitirmek üzereydi. Fırçayı bıraktı, önlüğünü çıkardı ve çocuğun yanına çömeldi. Şimdi aynı hizaya gelen ressam ve çocuk göz göze gelmenin yakınlığı ile birbirine bakışıyorlardı. Sessizliği yine çocuk bozdu.
“Hadi ama, nasıl olacak?..”
Ressam gayet yumuşak ve derin bir ses tonuyla, “Çok kolay” dedi…
“Elini yumacak ve gözünü kapatacaksın. İşte bu kadar!”
Çocuk şaşkın ve tatlı bir bakışla hayret çehresini göstererek karşısındaki ressama “Bu kadar mı?” dedi…
Ressam, evet anlamında başını hafifçe salladı. Derin bir evet olduğunu anlayacak bir bakışla gözlerini açarak sustu çocuk. Bu evet çok sırlı bir evet olmalıydı… Dingin bir halde ne olacağını beklemeye başladı. Biraz önce göklere tırmanan çocuk sanki o değilmiş gibi gayet sakin ve merakla olayın nereye varacağına dikkatini toplamaya çalışarak kıpırtıyı bile sektirmemeye uğraşıyordu. Ressam, elinin içine çocuğun elini alarak kapamış, gözlerini yumarak ona da yumması gerektiğini göstermişti.
Ve ressam sordu, “Elinde ne var?”
Çocuk. “Hiiiç!” dedi…
Bir daha sordu ressam. “Elinde ne var?”
Çocuk beklenen cevabı vermediğini anlayarak bu sefer daha fiyakalı olması için “boşluk” dedi.
Ressam, “Eline odaklan” dedi bu sefer avucunu açarak.
Minik elli çocuk yumuk avucuyla kala kaldı. Sessiz, donuk. Bir süre sonra avucunun içinde bir sıcaklık hissetmeye başladı. Kalbine doğru akan bir sıcaklık. Gözleri hala kapalı eli yumuk öylece bir şeyler hissetmeye çalışıyordu. Bu arada ressamın hem elini hem gözünü açtığını hatta ayağa kalktığını bile fark etmedi. Bir an bunu fark edince hemen oda elini, gözünü açıverip başını kaldırdığında ressamın mütebessim yüzü ona dönük olarak şefkatle bakarken kendini buldu.
Çocuk ciddi bir tonlama ve buğulu bir sesle, “Şimdi ben ressam mı oldum?” dedi.
Ressam da, “Başladın inşallah” diye karşılık verdi.
“Eğer!” dedi, “Elin kapalıyken bütün renkleri yakalar, gözün kapalıyken bütün renkleri görürsen işte o zaman tam bir ressam olabilirsin.”
“Peki, bu hemen olur mu?” dedi çocuk.
Ressam, “Senin renklerle olan arkadaşlığına bağlı.”
“Arkadaşlık mı?” dedi çocuk.
“Evet, hayatın her yeri, doğanın her bir tarafı renklerle dolu. Onları fark et, tanı, tanış. Elmanın kırmızısı, gökyüzünün mavisi, gecenin laciverti, güneşin sarısı, toprağın, ağacın, yaprağın, çiçeğin, böceğin, dağların, taşların renklerini gör. Onlara nasıl renk verildiğini içinde hisset. Onların ressamını bilmeye çalış. Eğer yumuk ellerin içinde bütün renkleri toplayıp tutabilirsen, kapalı gözlerinle bütün renkleri birden görebilirsen işte o zaman… İşte o zaman…”
Çocuk ressamın sözünü heyecanla kesti. “Ressam olmak için renkleri tanımak lazım, renkleri tanımak için renklerin sahibini bulmak lazım değil mi?”
Ressam gülümsedi. “Evet, renkleri biz oluşturmuyoruz. Renklerin sahibi bize renkleri bahşediyor. Bu büyük bir armağandır, karşılığını veremeyeceğimiz kadar büyük bir nimettir.
Renk bir mucizedir, renk sonsuzluk demektir. Renklerin sahibi de her tonda bize mucizelerini gösteriyor, gözümüz önünde mucizeler yaratıyor. Bir düşünsene her şey beyaz olsaydı ne olurdu?..”
Çocuk ürperir gibi titredi. “Her şey beyaz olabilirdi dimi? Renksiz her yer bembeyaz!” Düşünmekte bile zorlandığı anlaşılıyordu gözünü kırpıştırırken.
Ressam artık ayrılmaya hazırlanıyordu ki çocuk özellikle göstermek istermiş gibi sandalyeye oturdu. Elini sıkıp kapatarak uzattı ve gözlerini yumarak derin bir dünyaya dalar gibi hareketsiz bir sessizliğe girdi; renkleri yakalayacak ve onlarla arkadaş olacaktı…
Elin kapalıyken bütün renkleri yakalar, gözün kapalıyken bütün renkleri görürsen işte o zaman tam bir ressam olabilirsin.
Maşaallah ! Harika bir yazı olmuş..Anlatım dili çocuğun naifligini hissettiriyor.