Clicky

Ramazan’da Nefse Hitap

Bugün mektubumun muhatabı doğrudan doğruya Ahmed İhsan olacak.

Ey şu mübarek Ramazan günlerinde bile beni oyalayan, zor durumlara düşüren, tembellikten başka pek çok mezmum sıfatların sahibi nefsim!

Senin ulvi âlemlerde nam sahibi olmuş bir er gibi burnunu havaya kaldırdığını, kendini bir şeyler bilen, belki hakâikten bazı sırlara muttali olmuş bir kimse zannederek şımarıklıklarla yürüdüğünün farkındayım. Kendin de biliyorsun ki pejmürde hallerinle salihler zümresine katılmak şöyle dursun; şu fitnenin, fesadın, keşmekeşin, gerçekten düzeni bozulmuş asrî cemiyetin içinde de insanmış gibi gezmeye hakkın yok. Allah ı Azîm’in çok çok büyük yardımları olmasa belki inkâra da yol bulacaksın, çünkü her menfiliklere kapını ardına kadar açıyorsun ve elinden tutmaya, hidayet üzerinde, istikamet yolunda sebatını temin etmeye çalıştığım her vesilede benden kaçıyorsun, bir yerlerde gizleniyorsun. Seni bulamadığım, göremediğim günler var. Böyle iken muallim misin, mürşit misin, rehber misin, başkalarına kendi mahiyetini gizleyerek ötüp duruyorsun. Ah ne olurdu herkesten çok sana haber anlatabilseydim! Hâlbuki bir hayli malumat sahibi de oldun.

Vaktiyle bir kitapta okumuştum, şair kendisine sitem ederek hidayetinden istifade edemediği kitap için “Onu çıkar koynundan!” diye feryat ediyor. Ben de sana böyle mi diyeyim? Yarın ölüp gideceksin, senin için temin edilmiş saraylar, başına konacak taçlar ve daha nelerin tapusunu mu aldın?

Acaba bir Ramazanlık olsun müzepzeplik etmeden müstakim yolda istikrar gösterebildin mi? Haydi kendi kendine gerdeğe hazırlanan damat gibi süzülüp durma, biraz yakın gel de yüzüne tüküreyim! Bana sorarsan sen hiçbir şey değilsin, ancak tezyif ve tahkire layıksın. Haydi birazcık kıpırdanarak hayvanlıktan kurtulmaya çalış. Elbette insan olmak hem de mükemmel insan olmak şimdilik çok uzakta… Bir ân-ı vecdi yakalayabilirdin. Bugünlere kadar çok fırsatları kaçırdın, beni de perişan ettin.

Sana devamlı uyarılar yapıyorum, komşunun kapısı çalınıyor, uyanmıyorsun. Müstahsen ef ’alden hiç birisi için bana yardımcı olmadığını biliyorum.

Gücüm yetseydi beni uğraştırmaman için seni bir hücre hapsinde zincire vururdum ve sana her uğradığımda yüzlerce sopa ile hatırın sorardım. Şımarmak, alabildiğine taşkınlık sana da yakışmaz bana da yakışmaz. En azından emmareliğinle ölseydin senden biraz rahatlayacaktım. Şimdi beni
dikkatli dinlediğini görüyorum. Neredeyse bir intibah olacak diye ümitleniyorum. Sen de içinden sinsi sinsi ahmaklığıma gülüyorsun ve “Şu adama bak, onu köşeye sıkıştırdım da neler söylüyor, beni muhatap alıyor, edebî cümlelerle hitap ediyor, ben ise yapacağımı bilirim, bu ihtiyarlanmış kişi daha çok oyunlarıma mağlup düşecek” diyorsun.

Hazret-i Ramazan’ın ve bu mübarek rahmet ayında inzal buyrulan Kur’ân-ı Azîm’in hürmetine Allah beni senden kurtarsın.
Aczinden boynu bükülmüş
AHMED İHSAN GENÇ

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir