Bütün Müslümanların yegâne iman ve amel kaynağı olan Efendimizin hayatı, hâli, kâli üzerinde çok durularak yıllar boyu çalışılmış ilim kaynağı haline dönüşmüştür. Binler, milyonlar ehl-i hadis uleması dinin en temel varlığını efendimizi anlama ve anlamlandırma çabasında dünyaya göstermek istemiştir. Kur’an’ın da anlaşılmasının bir yolu o Zatın aleyhisselatüvesselam canlı anlatıları, hakiki şerh ve tarifleridir. İşte böyle bir kutsi zatın hayatı ve sözleri ele alınırken ne kadar ihtimam, emek ve özen gerektiği hem tarih bize ibraz etmiş hem de o Zatın aleyhisselam şahsiyet-i maneviyesi bize göstermiştir… Örneğin, hadis ilminin uzmanları, yani tenkitçileri ve tetkikçileri bir tek hadisi bile koca bir eserle veya üzerinde durup araştırdığı uzun bir makaleyle açıklamadıkça o hadisin kritiğine girişmemiştir. Her bir Kelam-ı Peygamberi pek çok mütehassısların, müdakkiklerin, müştakların konusu olmuş çokça araştırılıp hatta farklı yollarla beyan edildiği test edilip insanlara ilmi olarak sunulmuştur. Burada şuna dikkat çekmek gerekir, bir hadisin hadis olması için en temel anlayış efendimizin fem-i mübarekinden sudur etmiş olmasıdır. Bu ise hem maddi hem manevi keskin kulaklı kişilerin basiretli yaklaşımlarına, dikkatli rikkatlerine vabestedir. Yoksa sözün isnadı efendimiz olduğu ispatlanamazsa veya zayıf kalsa da sözün doğru ve isabetli olması muhtemeldir.
Bir tek hadis için nasıl bir cehd ve gayret sarf edildiğini ciltlerle kitaplar bize anlatmaktadır. Bunları yok saymak, bir çırpıda meşkûk diyerek gözden düşürmek ve güncel nazarlarla mahkûm edip boşa atmak hiçbir insafın kabul edeceği bir durum değildir. Belki heyecan ve hayatını dört beş hadisin tahsili için veren kişi bizim hemen kütüphaneler dolusu hadislerin birine ulaşma kolaylığı ile kıyas edildiğinde küçümsenecek olması ne büyük gaflet ve yanılgı olacaktır. Basite almak ve basit bakmak bir hastalıktır ki emeği pek görülmeyen, görüntüsü ve gürültüsü çıkmayan işlerde daha bir hicranlı hal alır. Şimdilerde yazı yazmanın kolaylığı, bilgiye ulaşımın rahatlığı, baskı-basım yöntemlerinin gelişmişliği insanın geçmiş zamanlardaki şartları unutturacak körlüğe ve karanlığa sevk etmekte, kıymet bilmez, takdir etmez, anlam vermez bir umursamazlığı doğurmaktadır. Ve elindekinin kıymetini de ucuzlaştıran bir tüketim kafasıyla dünyayı yaşamaya ve yerleştirmeye çabalamaktadır.
Belki sadet harici olacak ama gündelik hayatın cenderesine kapılanlar geçmişin günümüze aktarılan emek ve değer sürecini ne anlayabilirler ne de takdir edebilirler. Evet, zaman başka ölçülerle değişebilir fakat bizi geleceğe bağlayacak olan geçmişin bize ulaştığı yolun önünü açmakla olur ki oda geçmişi bilmek, anlamak ve değerlendirmekten geçer… İnsanlığın özü geçmişte de gelecekte de şimdi de aynıdır fark sadece ortaya konuluş ve yaşanış şeklindedir. Bir ekmek belki yüzlerce kişinin eliyle bize sunuluşunda ki zorluğu raftan alınırken hiç mi hiç akla getirilmez. Üzerindeki fiyat etiketi sanki onun hakiki değeri olarak algılanır ve ona göre muamele görür. Hâlbuki o cüzî ücret o yüzler kişinin emeğine saygıyı ifade edemez ve gerçek karşılığı olamaz. Bunu takdir edecek duygularımızı fiyat ve kazanç sarmalında çürüten bu modern zihniyet ne emeğe saygıyı bıraktı ne geçmişi onurlandıracak bir nazar bıraktı, ne de bilgi ve becerinin değerini tam anlayacak bir kültür, irfan bıraktı. Ucuz alıp ucuz harcayan bir insan tipini hayatın her sahasına salarak hayatı da ucuzlaştırdı. İnsan için artık kazançlarının değeriyle bakılır oldu, makamlarının ağırlığınca tartılır oldu.
Konumuz hadis tetkikçiliği idi fakat başka yerlere kaydık. Evet bize ulaşan yılların yumaklandığı ve üzerinde toplandığı bir küçük eser, bir ince kitap 300 senenin 500 senenin 1.000 senelerin tozunu taşımaktadır. Ve o zamanın emeğini hem zamana meydan okuyarak bize ulaştırmanın değerini hak etmekte hem de kendi zamanındaki emeğin anlaşılmasına katkı sağlayan bir iletişim bağı ve bir pencere olması açısından heyecanlandıran geçmişin armağanı olarak el üstünde tutulması gerekmektedir. Bu kadar geçmişe övgü düzmek kendimize, yaptıklarımıza ve mirasımıza değer katmak içindir, geçmişle bağ kurmak içindir yoksa bağlanıp kalmak için değildir.
Elimize ulaşan ve bir çırpıda açıp okuduğumuz tek bir hadis için kimlerin ne emekler harcadığını, nasıl eleklerden elendiğini ve kimlerin rüyasına girdiğini bilmeden ona gereken saygı ve değeri veremeyiz. Efendimizden bize intikal etmiş en zarif hatıranın ihtimamıyla bir Mû-i Muhammedî’yi dahi Bûy-i Muhammedî koklamak için ihtiramla önemsemek hem bir ibadet neşvesi hem de bir hürmet ve edeb halesi oluşturur… O yüzden belki de bol bulmuşun görgüsüzlüğü gibi veya tembellerin ucuzlaştıran kolaycılığı gibi değil belki onun maddi cirmine, cismine aldanmadan manevi cesametine layık bir saygınlığı göstermekle hakkı ve hürmeti yerine getirilmiş, geçmişin enerjisini geleceğe ileten bir hat oluşturulmuş olur… Burada şunu da söylemeden geçmemeli diye düşünüyorum. Her devir, dönem ta sözün çıktığı kaynaktan günümüze yankılanan her safhada, her sayhada bir renk ile, bir eda ve endam ile dalgalanarak devam edecektir. Onun için bu sese ve söze bizim de katkımızı göz ardı etmemek lazımdır. Bu değişim bir el yükseltme ve her nurdan bir nur devşirerek nur yumağını büyütme, parlatma gayretidir… Bizim katkımız zamanımızın aydınlanmasını ruh ve mana potasında eriterek yeni bir ifade ile ortaya koymaktan ibarettir… Anlayışımız ve algılayışımızı geçmiş ve geleceğin sırlı derinliklerinde saklı hakikatle yoğurarak günümüze ışık tutmaktır. Buda gayret ve edeb eseridir, vefa ve gelecek nazarı taşımanın sonucudur…
Hadis ilminin tarih içinde müstesna bir anlamı vardır. Mahiyetinde Asr-ı Saadetin bize yadigâr olan hayatını en canlı, en gerçek haliyle ulaştırma çabasının izleri görünmektedir. İslam ulemasının ilmin izzet ve sadakatini korumak için ve her ne pahasına olursa olsun ilim suretinde akedemiasını oluşturup ama tabandan tavana kadar herkese dokunacak bir irfan yapılanmasını toplum içinde eriterek yerleştirmesi ancak hadis ilmi özelinde değerlendirilebilecek bir olgudur. Sünnetin anlam kazandığı topyekûn bir hayatı her zamana yansıtabilmek için bütün gayretler, akıllar, imkanlar harekete geçerek seferber olmuş ve uğrunda sarf edilmiş bir şahs-ı manevîden bahsetmekteyiz… Asırları iplikten geçirir gibi sünnete dizen bu ilmin yani hadis ve siyer ilminin kuşatıcılığı, tertip ve teraküm anlayışı, kendine mahsus bir özgünlüğü ve özgürlüğü içermektedir. Hakikate olan saf, samimi bağlılığını kelime, harf ve nokta boyutunda bir hassasiyet ile mütefekkir ve münevver ruhların eliyle işletmiş, yükseltmiş, yaymıştır. Pek çok ekollerin ve usullerin ortaya çıkması darlıktan değil belki fevkalade genişlik ve zenginliktendir. Bunda sahabe efendilerimizin radiyallahuanhüm konuya yaklaşım biçimi ve Efendimizle olan yakınlığı, yaşanmışlığı etkili olmuştur. O yüzden belki sahabelerin hayatları dahi o ilmin bir unsurunu oluşturmaktadır. Haberin kendi kadar nakleden, duyan ve taşıyanın önem kazandığı, binler kritiklerin devreye sokulduğu üstün bir ilim anlayışının mahsulü olarak hadis ve siyer literatürü dağlar gibi haşmet ve bereketiyle önümüzde durmaktadır.
Bu uğraşta emeği geçen, hissesi bulunan, heyecan ve muhabbetini katan kim varsa bütün silsilevari sırasıyla hariçte hiçbir kimseyi bırakmadan hepsinin ruhlarına hediyeler gönderiyoruz. Her birerlerini tek tek yad ederek ruhlarını şad ediyoruz… Ve onların da himmetlerini sünnet-i seniyye hürmetine, efendimizin şefaati hakkı için rica ve istirham ediyoruz… Âmin…
7 HAZİRAN 2022 / ÇEKMEKÖY
Müctehid imamlar İSLÂM’ın kelebek zarafetindeki güzelliklerini tırnaklamadan ümmete gösterip anlatmaya çalıştılar. ALLAH (c.c.) o muhterem insanları cennetle mükâfatlandırsın.
Kuş Sütü / Ahmed İhsan Genç