Clicky

Yevm-i İstihlal

Esselamüaleyküm,

Ramazan–ı Mübarek ne zaman geldi, ne zaman gidiyor farkında değilim. Şahsım adına çok daha fazla Ramazan’laşmak mümkünken bu yetersizliğimden ve yitikliğimden muzdarip, mahzun ve mükedderim… Evet, her ne kadar niyetlerimize amellerimiz yetişemese de eşlik ettiklerini ve mayaladıklarını düşünerek niyetlerimizi büyütüyor ve çoğaltıyoruz. Niyetlerimizi kuru bir hayal olmaktan ve amellerimizi de maksatsız eylemler şekline sokmaktan kurtarmak için ihlas ve iman odaklı çırpınışlarımızı ancak Rabb-ı Rahimimize sunarak onun hesaplar üstü lütuf deryalarını coşturan Kerem ve Rahmetinden umuyor, hak etmediğimiz halde ondan gelen için diliyor dileniyoruz…

Din, bir ölçü ve düstursa, bir yükümlülük ve sorumluluksa bunun belkemiği herhalde imandır. İman ise ihlasla bir anlam kazanır. Yani imanında samimi olmakla tezahür eder. İtikatta ihlas olmazsa o bir nifak ve şirktir. Yani iman dairesinde şeklen bulunuyor, aslı yoktur demektir, hatta maazallah daire dışı olabilir… Amelde ihlas ise insanın kendi içindeki derinliğe ve ufkundaki enginliğe bağlıdır. Benim gibi sığ biri ihlaslı amele çoğu kez muvaffak olamaz. İhlas her zaman ve her yerde üss-ül esastır. Ferdi, ailevi, mesleki, ticari, içtimai hayatımızda daim yanımızda ve içimizde olmak gerektir. Bunun yansımaları da ona göre tezahür edecektir. Bir kimseye salih ve halis bir kimlik kazandıracaktır. Bir diğer noktada dürüst tüccar hüviyeti verecektir. Diğer bir konuda huzurlu bir ailenin medarı yapacaktır, bir başka noktada uhuvvetkar, içten, samimi bir hüsn-ü niyetle hakiki kardeş ilişkisi doğuracaktır.

Toplum içinde pek çok yönlerimizle bulunuyor, bir yer ve hacim işgal ediyoruz. İman ve Kuran dairesinde harekâtımızı, varlığımızı yoğunlaştırmaya çalışıyoruz. Fakat ne yazık ki günahla, kusurla, hatayla, nefisle, hevayla, hevesle malulüz. Yapıyoruz ama pek çok kereler yıkıyoruz. Dikiyoruz fakat pek çok defalar deviriyoruz. Koyuyoruz lakin pek çok sefer hep döküyoruz. Her şeyimizi borçlu olduğumuz bir Rabbimiz, Hâlıkımız, Mâlikimiz var. O’na her şeyimiz feda, her şeyimizle O’na minnet ve şükrandayız, yalvarıyor yakarıyoruz, afv u mağfiretini meccanen talep ediyoruz… Peki ya içinde bulunduğumuz dünya ve çevreyle nasıl bir ilişki içindeyiz. Hamden sümme hamden, bir şirzimelik yoğunlaştırılmış kardeşlik duygulu, komprime edilmiş ve ağırlığını sıkıştırılmış kütlesinde yaşatan, hissettiren bir hususi dairemiz var. Nurani kardeşlik dairemiz. Bu dairede de pek çok zaaflarımız, enaniyetlerimiz, onurumuz, gururumuz, alınganlıklarımız, kırılganlıklarımız, burukluklarımızla bulunuyoruz. Pek çok yol kazaları, iletişim şerareleri, anlayış yanılgıları, frekans bozuklukları, duygusal gerginlikler oluyor, yaşanıyor… Bunlara çare elbette İhlas ve Uhuvvettir, en mücerreb ilaç iman – tevhid kardeşliği, gönül ve idrak samimiyetidir. Fakat yine de soğuklukların, mesafelerin, perdelenmelerin girmediği söylenemez. Yenilenme, tazelenme, değişim ve dönüşüm kolay olmuyor. Belki burada ihlas manasını fedakârlık, vefa, hüsn-ü zan, itidal, muhabbet, îsar, empâti gibi pek çok hasletle desteklemek gerekiyor. Fakat kendim hakkında bunu rahat söyleyebildiğim için açık söylüyorum, bunları söyleyebildiğimiz kadar rahat gerçekleştiremiyoruz. Siz bu sözleri ne sayarsanız sayın, özür deyin, itiraf deyin, pişmanlık deyin… Ne diyecekseniz deyin. Ama nihayetinde bir hak ve hukuk var. Ehl-i vicdan olarak bildiğim ve gözümü kırpmadan canımı feda edebileceğim bu has kardeşliğimiz Risale-i Nur derslerinin yığınlarla bahisleri içinde bizim için bulunmaz bir hazine, büyük bir rahmet ve nimet kapısı olduğu açık seçik belirtilmiş olduğunu sizler benden iyi bilirsiniz. O zaman bir çağrım var; bugün Yevm-i İstihlal günü olsun. Bütün alacaklarımızı hüsn-ü niyetlerimize, kalbî ihtisaslarımıza ve itimatlarımıza feda edelim, hibe edelim. Ramazan’ın son on gününe girdiğimiz şu anlarda rahmet ve mağfiret esintili azat olanların, lütfa erenlerin neşesi içinde kucaklaşalım ve tecdid-i uhuvvet edelim. Evet HELALLEŞELİM. Ramazanın son on günü bizim helalleşme günümüz olsun. Herkes birbiriyle helalleşsin. İhlas ve uhuvvetin tezahürünü lisânen ve halen göstermiş olalım…

Öncelikle; Ey umum kardeşlerim! Tek tek ve fert fert…  Bilerek-bilmeyerek yaptığım haksızlıklardan dolayı kırdığım, incittiğim, üzdüğüm, zulmettiğim ey hak sahipleri!

HAKLARINIZI HELAL EDİNİZ!..

Not: İnşallah ilk karşılaşmamızda herkesle kucaklaşarak helalleşmek istiyorum. Allah muvaffak eylesin…

TAŞDELEN / 27.07.2013

Esselamüaleyküm, (herkesin okurken mukabelede bulunduğunu bilerek selamlıyorum)

Kimden bana bir hak terettüp etmişse hepsinden dolayı en kalbi duygularımla ve Rabb’imden de mağfiret umarak bütün herkese

HAKLARIMI HELAL EDİYORUM…

Herkesle helalleşerek, gönlümdeki tortuyu, ruhumdaki sikleti, duygularımdaki isi-pası silkeleyip, silerek, ihlas ve uhuvvetle billurlaşmaya, şeffaflaşmaya çalışarak ve Cenâb-ı Rabb-ül Âlemin ve Erhamürrahimîn olan sahibim ve malikime binler tevbe-istiğfarla (inşallah) arınarak bayramlaşmak istiyorum… Rabb’im niyetlerimize göre muamele etsin. Halis niyetlerimizle amele muvaffak kılsın… Âmin, Âmin, Âmin…

TAŞDELEN / 29.07.2013

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir